Bugün yağmur altında yine sevdiğim bir sokakta yürüdüm...
Eve gelene kadar da yolu uzattım. Her adımımda yere serilmeyişime şaşırdım. Süreyya Plajı istasyonunda bir ara yalpaladım ama tutundum direğe...
Ve her adımımda sevdiğim kadını çok özledim...
Belli oldu... en çok Maltepe mahvedecek beni, sonra da annem...
Dün sabah balkondan içeri girdiğimde bana "Sen evde gezinirken Nur'un yokluğu o kadar belli ki. Hep yanında bitiyordu senin. Hep yan yanaydınız. Alışamadım." dedi. Alış(a)ma anneciğim. Alışamayalım zaten. İnsan; yitirmeye, kaybetmeye alışmamalı... İçinde kötülük taşımadan yapılan kötülükler var. Anneminki gibi... Bu evin her yerinde de en çok Nur'un izi var. Ne yapsın? 74 yıllık çınar... bir bakışta görüyor evladının nasıl eksildiğini...
Alışmak istemiyorum okur. Özlemek istemiyorum. Sadece delirmek istiyorum...
Dünyaya karışmaktansa yitirdiğim o sevda ile delirerek yaşamak istiyorum...
Başka türlüsü de galiba mümkün değil... Bana yaşamı sevmeyi öğreten o kadındı ve her şeyi geri aldı. İkimize, bize, yaşadığımız binlerce güzel an'a ve gönlümüzdeki sevdaya çok yazık oldu...
Büyükada'ya gideceğim bu hafta sonu. Onunla adada geçirdiğimiz her anımızı yad edeceğim. Haftaya Balat... Sonraki hafta Halkalı... Bir ara mutlaka Eskişehir ve Ankara... Çengelköy ve Kuzguncuk seferleri kış bitmeden... Anadolu Kavağı mutlaka... Belki son kez bir Balat daha... her şeyin ilk başladığı yer...
Orada başladı ve orada bitmeli bu şehir benim için... Sonra İstanbul'a veda... İstanbul daha derin bir çukur artık bana. Ve burada her şey o çukurun içine çekiyor beni. Nur'um yok, tutunacak başka hiçbir şeyim yok...
Yalnızlık benim sevdiğim bir şey. Yapamadığım şey Nur'suzluk...
Ah kadın... 40 metrekare evlerde 21 yıl yaşamış gibi bir kimsesizlik...
Nasıl büyük bir dünya yaratmışız biz kendimize o küçücük evlerde? Şimdi İstanbul'a sığmak mümkün değil...
Sonumuzun böyle olacağı aklıma gelmedi hiç. Düşündüğüm zamanlar olsa da korktum hep, annesini markette kaybeden çocuklar gibi... Bilmiyordum o yaktığı ateş böyle bir yangınla kül edecek dünyamı. Bilmiyordum böyle yıkılacağımızı...
Bir sigara yakacağım izninizle...
Bir nefes kendim için, sonraki nefes Nur'um ve birlikte içtiğimiz sigaralar için...
Kayıp öldü, Mister öldü, 21.kattan düştü bir adam. Onun hikayesi devam edecek bu blogda. Yazmadan duramam bu sancıları... Alarmım her akşam 22:00'ye kurulu. Çaldığında Nur'un yüzüne hınzır bir gülümseme yayılırdı... unutmamak için hiç durmadan yazacağım.
Sen kimsenin bilmediği şarkıları doğuştan bilir gibi söylersin Nurum.
Sen susarak haykırırmışsın... duyamamışım hiçbirini... özür dilerim.
Ergin'in yok oluş hikayesi 21. Kattan Düşen Adam olarak devam edecek buralarda.
Twitter'da eski hesabımdan ilk yazışmalarımızı okudum. Kayıp Fısıltılar için öyle güzel heyecanlanmışız ki... Kapatmaya karar vermiştim ama dün gece balkonda o yazışmalara baktığım iyi oldu. 26 Nisan 2018 hatırına hiç silinmeyecek bu blog. Yüreğimdeki her şey hep buraya dökülecek 21 Nisan hatırına. Ben sevdiğimden vazgeçemem. Onun vazgeçmesine de saygı duyarım. Bizi yaşatacağım. Aşkla ve yeri dolmayacak bir hevesle... O ilk Nisan gibi aynı heyecanla...
Bizim aşkımızla delirmek, bunu gerektirir çünkü.
Hiç okumayacaksın bunları ama seni seviyorum, Markette annesini kaybeden çocuğun annesinin sesini ilk duyması gibi!
03 Ocak 2022 'de kaleme alınmıştır.
Comments