top of page

Yazmak



Yüzüne düşen bir tutam kızıl perçemi kulağının arkasına attı ve kadehine uzanıp bir yudum aldı. Gözlerini kadehinden hiç ayırmadan;

"Neden yazıyorsun." diye sordu.


Yaşayarak öğrendiklerimi kimse anlamadığı için, yazarak anlatmaya çalışıyordum. Oysa bir kalemin ucu ile dilin aynı şey olmadığını benim kadar iyi biliyordu.


Çocukken kuşlara özenirdim. Kanatların lazım olduğunu yaşarken öğrendim. Pelerin kurtarmayacaktı. Her şey filmlerde mümkündü bu hayatta. Hayatın kendisinde yaşananlar bambaşkaydı. Öğrendiğin anda bir daha asla eskisi gibi olamayacak şeyler birikiyordu? Sınırlarımı çizmeyi öğrettiler bana, yaza yaza tükenmez kalemin tükendiği gibi hislerin tükenmediğini de... Yaptıklarım, yapacaklarım, yapmaya teşebbüs ettiklerim, sürekli önüme dizildi. Sanki hepsi boşunaymış gibi hissettirdiler. İnsanlar neden hiçbir şeyle yetinemiyordu bilmiyordum Bilmeyince biraz daha masumdum. Öğrendikçe kirleniyor, yazarak temizlenmeye çalışıyordum.

Yeşile çalan ela gözlerine bakarak "Yazmadan önce de bir kalbim vardı. İçini susturamayanların kitaplarını okuyarak büyüdüm. Söylediklerim yerini bulmadı hiç. Sustuklarım bütün dünyamı kapladı. İnsanlar sadece suskunlukları sahiplenmeye hevesli sanırım." dedim.

Gülümsedi sadece. Saçları omuzlarına dökülüyordu ve çok güzel kokuyordu. Kıvrımları aklımı başımdan alan dudaklarını öpmek için yanıp tutuşuyordum. Gülümseyişi kaybolana kadar gözleriyle dudakları arasında mekik dokudu bakışlarım. Votka kadehini kafama diktim ve yarıdan fazla kalan içkiyi bitirdim.

"Ne bu acele? Gecelik anlaştık. Çok mu kadınsız kaldın?" diye sordu bu kez.

Ben yalnız, gölgesiz, güvensiz, yürürken yüreğinin giderek katılaştığını adım adım hisseden bir adamım. Sen yumuşacık topraklara benziyorsun. Bir gün öleceğim ve son yenilgim bu olacak. Durduğum yere hapsolmuşluğum beni hayvana çevirdi. Adım atmaktan korkuyorum insanların arasında. Yeteri kadar tüketiyorum zamanı ve kendimi. Üstelik yazmak adına eskisi kadar zevk almıyorum bu durumdan.


Yok etmek istediğim şeyler var. Hiçbir iz bırakmak istemiyorum yok ettiklerimden. Zaman nankör ve dünyanın tek gerçeği olan zaman akıp giderken ben bu dünyada istenmeyen bir misafir gibi hissediyorum kendimi. Melek değilim. Değilim ki istediğim zaman Tanrı'nın huzuruna çıkayım. Yoksa ne işim olurdu bunca pisliğin ortasında?


İyi şeylerin olmasına ihtiyacım var ve sevişmek iyi bir şey. Seviştikten sonra seviştiğin o bedene sarılıp uyumak daha da iyi bir şey. Ruhunu alıp, bir kuşun boynuna asarak onunla uçmasını sağlamışsın gibi... Üstelik ayakların dünya denen bataklığa saplanmışken.


Bunları demek istedim ama demedim çünkü elbisesinin askısını incecik parmaklarıyla indirmişti bir omuzundan ve davetkar bir bakışla kalp atışlarımın hızlanmasını sağlamıştı çoktan. Vaktim yoktu konuşacak.

"Kadınsızlıktan değil. Sadece çok güzelsin." dedim.

Gözlerini kıstı. İsterik bir gülücük yayıldı yüzüne. Yavaşça yaklaşıp dudaklarımı öptü.

Çünkü yaşayarak öğrendiğim en önemli şeylerden biri "insanlara duymak istediklerini söylediğin sürece, her şeyi yaptırabileceğin olmuştu." gerisini yazmak yaşamaktan ve öğrenmekten çok daha kolaydı...

(bitti)

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Ah Refika Ah

Murat Abi

Kommentare


Abone Ol ve İlk Fısıltıları Sen Duy

Sosyal Medyada Kayıp Fısıltılar
  • Grey YouTube Icon
  • Grey Twitter Icon
  • Gri Tumblr Simge
  • Grey Facebook Icon
Fikir, Görüş ve Önerileriniz İçin:

© 2023 By GSL Productions. Proudly created by Wix.com

bottom of page